Almanya merkezli haber sitesi Welt-Schau Ukrayna-Rusya Savaşı ve Kırım'ın akıbeti ile ilgili, Ankara HBVÜ Öğretim Üyesi ve Dünya Kırım Tatar Kongresi Teftiş Kurulu Başkanı Prof. Dr. Enver Aydoğan ile röportaj yaptı. Aydoğan savaş zamanlarında devletlerin politika ve icraatları üzerinde kısıtlar olduğunu vurguladı. Aydoğan ayrıca işgal altındaki Kırım'da din ve ifade özgürlüğü ile Rusya'nın işgal bağlamında savaş hukukunu ne şekilde ihlal ettiği hakkında soruları yanıtladı.
KIRIM'DA BAŞLAYAN ZORUNLU GÖÇ
Welt-Schau'nun, "Rusya'nın Kırım'ı işgalinin bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisi ne oldu?" sorusuna yant veren Aydoğan, "Her şeyden önce, Rusya'nın Kırım'ı işgal etme konusundaki temel arzusunu anlamak için 1783 yılına geri dönmek gerekir. 1783 yılına kadar Kırım, Osmanlı İmparatorluğu topraklarının bir parçasıydı ve o yıl, Rusya İmparatoriçesi II. Katerina'nın hükümdarlığı altında, Kırım baskı ve kargaşa yoluyla ele geçirildi. Ele geçirmenin ardından Kırım Tatarları ve Kırım'da yaşayan Müslüman nüfus ya katliamlarla karşı karşıya kaldı ya da Kırım Yarımadası'ndan zorla sürüldü. Akabinde Kırım Yarımadası'nın Ruslaştırılmasına yönelik politikalar, özellikle 1852-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı'ndan sonra hızla devam etmiştir. Bu dönemde Kırım Yarımadası'ndaki Kırım Tatarlarının artan baskılarla birlikte artan bir zorunlu göç eğilimi vardı" cevabını verdi.
"2014 YILINDA KIRIM YARIMADASI'NIN RUSLAR TARAFINDAN YENİDEN İŞGAL EDİLMESİNİN ARDINDAN İBADET ENGELLERİYLE KARŞILAŞMIŞ"
Aydoğan, "İşgal altındaki Kırım'da din özgürlüğü ve ifade özgürlüğünden bahsetmek mümkün mü?" sorusuna, "Kırım Yarımadası'nın 2014 yılında Rusya tarafından işgal edilmesinden sonra ciddi insan hakları ihlallerine ve aynı zamanda dini inançları uygulama özgürlüğü ile ilgili sorunların ortaya çıkmasına tanık oluyoruz. Bazen, özellikle 18 yaş altı bireyler söz konusu olduğunda, caydırıcı eylemlerin ve artan insan hakları ihlallerinin gözlemlendiği birçok olayla karşı karşıya kalıyoruz. Bu gerginliğin tırmanmasının temel sebeplerinden biri, Rusya'nın Ruslaştırmayı ve Ortodoks Hristiyan inancının hakimiyetini artırmaya yönelik geleneksel politikaları, özellikle de Kırım Yarımadası'nda Müslüman Tatar kimliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik artan faaliyetlerle ilgilidir. Özellikle Kırım Hanlığı için önemli olan Bahçesaray'daki tarihi cami alanı ve Kırım Yarımadası'nda 1991'den sonra inşa edilen ve açılan birçok cami, 2014 yılında Kırım Yarımadası'nın Ruslar tarafından yeniden işgal edilmesinin ardından ibadet engelleriyle karşılaşmış ve kimi zaman cemaatin olmaması gibi çok basit gerekçelerle kapatılmıştır" yantını verdi.
"BU İŞGALE KARŞI POLİTİKALARIN HİÇBİRİ RUSYA TARAFINDAN DİKKATE ALINMAMIŞTIR"
Öte yandan Rusya'nın, işgal bağlamında savaş hukukunu hangi yollarla ihlal ettiği sorununa cevap veren Aydoğan, "Gerek 2014 yılında Kırım'ın işgali gerekse Şubat 2022'de zalim Rusya tarafından başlatılan Ukrayna işgal girişiminin hiçbir haklı gerekçesi bulunmamaktadır. Bağımsız, demokratik ve kendi kaderini tayin eden halkların geleceğine yönelik aşırı bir tehdit olarak ortaya çıkan, uluslararası hukuku ihlal eden bu süreçte, Rusya'nın özellikle işgal politikaları çerçevesinde, masum çocukları, kadınları, yaşlıları ve savaş bağlamında teslim olma niyetini ifade eden bireyleri hedef alan işgalci ve baskıcı politikalarının sayısız örneğine tanık oluyoruz. Bir yandan Kırım'ın 2014 yılındaki işgal sürecinde Kırım Tatar Milli Meclisi'nin iradesi ve muhalif politikasının ortaya koyduğu işgale karşı direniş gösterilerinden birçoğumuz haberdarız. Aynı şekilde, Kırım'ın Ukrayna topraklarının bir parçası olarak bütünlüğünü savunan vatansever etnik Rusların beyanlarının da farkındayız. Ancak şu bir gerçektir ki, ister Kırım Tatarları ister vatansever etnik Ruslar tarafından olsun, bu işgale karşı politikaların hiçbiri Rusya tarafından dikkate alınmamıştır" ifadelerini kullandı.