Romanya Tatarları Milli Günü, Kırım Halk Cumhuriyeti kurucusu Numan Çelebicihan’ın, 13 Aralık 1917’de Kırım Tatar Milli Kurultayı’na anayasayı sunması anısına kutlanıyor. Romanya’daki Kırım Tatarları, 2006 yılından bu yana Kırım Tatar asıllı eski milletvekili Aledin Amet’in girişimiyle, Romanya Parlamentosu’nun çıkardığı yasayla Romanya Tatarları Milli Günü’nü kutluyor. Bu milli gün fikri ve tarihi, o dönemde Karadeniz gazetesi redaktörü ve Romanya Müslüman Tatar Türkleri Birliği sekreteri Nihat Osman tarafından ortaya atıldı.
Bilindiği gibi 9 Aralık 1917’de Bahçesaray’da açılışını yapan Kırım Tatar Millî Kurultayı, Kırım Tatarlarını 1783’ten itibaren kuşatan esaret zincirlerini kıran tarihi bir dönüm noktasıydı.
Toplanan kurultayın ardından, 26 Aralık 1917 tarihinde, kabul edilen anayasa ile birlikte Kırım Ahalî Cumhuriyeti (Kırım Demokratik Cumhuriyeti) de kabul edilmiş oldu.
Bunun ardından, Kurultay kendisini Kırım Halk Cumhuriyetinin meclisi olarak ilan ederken, meclise daimi reis olmak üzere Hasan Sabri Ayvaz, Cafer Ablayev ve Ablâkim İlmiy seçilmişti.
Kırım, Ukrayna, Polonya, Litvanya ve Batı Rusya Müslümanlarının Müftüsü Numan Çelebicihan’ın kurduğu hükumet, Bolşeviklerin Kırım’ı işgal etmesi ve 27 Ocak 1918’de hükumetin makamının bulunduğu Akmescit’i işgal etmeleri üzerine Kırım’a dair hedeflerini gerçekleştiremedi.
Kırım Tatarlarının ana vatanı Kırım’da, işgalci Bolşevikler, 14 Ocak 1918’de Akmescit’e girdi. Kurultay’ın çalışmalarını durdurdu, liderlerini mevcut olmayan bir anlaşmayı ihlal etmekle suçladı. Kırım’dan kanlı kızıl terör dalgası başladı. Dışişlerinden sorumlu Cafer Seydamet Türkiye’ye ulaşabildi. Parlamento Başkanı Asan Sabri Ayvazov, Kırım’da kalarak Bolşeviklerle işbirliği yapmak zorunda kaldı. Noman Çelebicihan tutuklandı ve deniz birliklerine mensup anarşistler tarafından Sivastopol’e (Akyar) götürüldü. 27 gün hapis tutulduktan sonra kurşuna dizildi ve cesedi Karadeniz’e atıldı.
ROMANYA TATARLARININ MİLLİ KAHRAMANI: MEHMET NİYAZİ BEY (1878-1931) KİMDİR?
Milli şairi olup, aynı zamanda öğretmen ve gazeteci de olan Mehmet Niyazi, 1878’de “Tuna Savaşı” yahut “93 Harbi” de denilen Osmanlı-Rus Harbi’nin sonlarında dünyaya geldi. İlk eğitimini köyünün eski usül ilkokulunda yaptıktan sonra 11 yaşında İstanbul’a gelerek “Darülmuallimin”e girdi. 1898’de öğretmen olarak Kırım’a gidip ilk vazifesini orada ifa etti ancak Çarlık idaresinin baskısından dolayı bir yıl sonra yeniden İstanbul’a döndü. 1900 yılında hasretliğini çektiği ata yurdu Kırım’a tekrar dönse de yine benzeri sebeplerle bir yıldan sonra İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. 1904 yılında babasının İstanbul’da vefatı nedeniyle Köstence’ye giderek oradaki Türk Rüştiyesi’nde önce öğretmen, sonra da müdür oldu. Şairliğinin yanı sıra Dobruca Müslümanlarının tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. 1914’te Bolşevik İhtilali sırasında Kurultay toplayıp milli idaresini tesis eden Kırım Tatar hükümetinin çağrısı üzerine 1918’de Kırım’a gitmiştir. Akmescit kasabasında çıkmaya başlayan “Hak Söz” gazetesinin baş yazarı ve redaktörü olup önemli makaleler yazmış, bir dönem Bahçesaray Milli Eğitim Müdürlüğü vazifesinde de bulunmuştur. 1917’de son kez Kırım’ı ziyaret edebilmiştir. 1920’de Kırım Milli hükümetinin dağılması nedeniyle Romanya’ya gelerek Mecidiye’de öğretmenlik vazifesini 29 Kasım 1931’de vefat edene dek sürdürmüş, öğretmenlik ve gazetecilik yolunca büyük hizmette bulunmuştur. “Dobruca Sedası”, “Teşvik”, “Işık” gazetelerini ve “Mektep ve Aile” dergisini çıkarmış, Dobruca başta olmak üzere çeşitli ülkelerde çıkan Türkçe gazete ve dergilerde de yazıları yayınlanmıştır. 1922 senesinde Kırım’da başka bir hayatın başladığını manzumelerinde (şiirlerinde) de göstermiş ve yazmaya başlamış, bu manzumeler pek çok gazete ve mecmua da (dergi) yayınlanmıştır. 1930 yılında bazı şiirlerini toplayıp “Emel” mecmuasına teslim etmiştir. Kırım’dan, Dobruca’ya gelen ilk göçmenler, zamanında burada biraz serbest bulunup düzen kurduktan sonra, çalışıp maddi durumlarını zenginleştirmişler, Dobruca’yı öz yurtları olarak kabul etmişlerdir. Bu durumu anlayan ve eserlerinde bahseden ilk şahsiyet Mehmet Niyazi olmuştur. 1931 Haziran’ında “Sagış” adlı ikinci kitabı Pazarcık’ta yayınlandıktan sonra, aynı senenin Kasım ayında vefat etti. Öğrencilerinin ifade ettiğine göre sade bir ders tarzı vardı. Dersleri herkesin, sınıftaki en ağır anlayışlı kimsenin daha anlamalarına, öğrenmelerine dikkat edip, anlamayan öğrencileriyle tatil günlerinde de mesai yapmıştı. Hatta onları evine davet ederek ders çalıştırmış, diğer arkadaşlarının seviyelerine yetişmeleri için gayret ederdi. Yaptıklarıyla yetiştirdiği öğretmenlere de yol göstermiş, yüreği görev aşkıyla çarpan,mesuliyetli fakat zevki çok olan öğretmenlik mesleğini pek sevmiş, mükemmel bir öğretmen ve rol model kabul edilmiştir. Kendisini tanıyanlar pek anlayışlı ve herkese karşı saygı, sevgi, yakınlık gösteren, hayli cana yakın bir insan olduğunu belirtir. Öğrencilerine arkadaş gibi davranıp baba yakınlığı ve şefkati gösterdiği, öğrenciler arasındaki anlaşmazlıkları, dargınlıkları ve kırgınlıkları hemen fark edip onların arasında anlaşma ve hoşgörü sağlamaya çalıştığı söylenmektedir. Üzüntü veren yahut verebilecek, içinden zor çıkılacak bir sorun vuku bulduğunda öğrencilerinin ona danıştığı, çözüm yolu bulmasını rica ettikleri, meselelere soğukkanlılıkla yaklaşıp incelediği ve gerekeni söylediği, akıl hocalığı yaptığı aktarılmaktadır.