Anadolu Türkçesi
1929 yılında Sudak bölgesinin Kutlak (Qutlaq) köyünde dünyaya geldim. 1936 yılında vefat etti ve biz 7 çocuk öksüz kaldık. İkinci Dünya Savaşı başladığında iki ağabeyim savaşa gittiler, biz annemle kaldık.
1994 yılının 18 Mayıs günü her bir Kırım Tatar evine girdikleri gibi bizim de evimizn avlusuna tüfekli askerler baskına geldiler. Verilen 15 dakika içinde 15 kg. kadar yük almamız için emir verdiler. Köyümüzde kıyamet koptu. Bizi yük arabalarına doldurup Kefe’ye götürdüler. Demiryollarında bizleri hayvan taşıyan pis vagonlar beklemeteydi.
Üç gün geçtiğinde trenimiz Stalingrad civarında durdu.
Her kes öz ihtiyacına koşturdu, kimi raylarda oturmak için vagonların altına
girdiler. Bizim annemiz de vagon altına girdi. Fakat tam çıkacakken tren
hareket etmeye başladı ve annem tren tekerleklerinin altında kaldı. Hepimiz
haykırıp, bağırıp annemin başında toplandık. Annemin iki ayağı dizlerinden
yukarı asılı kaldı. O sırada trenimiz de hareket sinyali verdi. Silahlı
askerler bizi zorla vagonların içine attılar.
Babadan öksüz kaldığımız yetmiyormuş gibi, annemizi de
böyle bir feci şekilde kaybettik. Biz beş kardeş birbirimize sarılıp ağlayarak
gittik. Kazakistan çöllerine geldiğimizde bize pis kokan bir balık çorbası
verdiler. Ağlamaktan gözlerim şişti, 21 gün geçtikten sonra Özbekistan’ın
Andican Vilayeti Assake istasyonuna geldik.
Ben o yıl 15 yaşındaydım. Her şey bugün gibi gözümün
önünde, aklımdan ömür billah çıkmaz. İstasyonda bizi şimdi atlı arabalar
bekliyordu. İşe yarayayan insanları ailesiyle arabalara yükleyip, alıp
gittiler. Fakat biz 5 çocuk bir köşede kaldık, hiç kimse yanımıza gelmedi,
sormadı. Üç gün istasyonda bekledik. Üçüncü gün 70 yaşlarında yaşlı bir Özbek
geldi, “Ne için burada ağlayıp duruyorsunuz, anneniz babanız nerede?” diye
sordu. Biz ana dilimizde halimizi anlattık. Yaşlı adam da bizimle beraber
ağladı. Sonra gidip bir araba buldu ve bizi yükleyip kendi evine aldı. Yaşlının
adı Hursand hoca, eşinin adı Hatice hanımdı.Bunların iki oğlu savaştaydı,
kendileri de pek fakirdiler. Beraber yaşamaya başladık. İlk üç ay içinde üç
kardeşim açlıktan öldüler. Onları üstlerindeki kıyafeteriyle gömdük.
1945’te savaş bittikten sonra yaşlıların bir oğlu
savaştan geri döndü. Onu Zeynep ablamla evlendirdiler. Ben kendime iş buldum,
zanaat sahibi oldum. Marhamat bölgesinin Palvantaş kasabasına yerleştim. Şöför olup,
çalıştım.
Küçük-Üzenli Sadık ağanın kızı Sıdıka ile aile kurduk, yedi çocuğumuz oldu. Fakat sevgili Vatanım, Sudak’ım hep aklımdaydı. Hasretine dayanamadım. Kırım’a vebrovka (işe gönderme) haberi çıkar çıkmaz yaşadığımız evimizi 2 bin rubleye satıp, yola çıktık. Karı-koca, çocuklarımız, 9 can… Çocuklarımızın en büyüğü 16 yaşında, küçüğü 9 aylık kundaklı sabi. Tren istasyonunda kaldık, hiçbir yere başımızı sokacak çaremiz yok, kovalıyorlar. Çocuklarla beraber Akmescit şehrinin merkez meydanında Lenin heykeli dibinde otudrduk. Havalimanında geceliyorduk, gündüz yine heykel basamaklarına yerleşiyorduk. 7 gün böyle yaşadık. Zar-zor vilayet icra komitesinin başkanı bizi kabul etti. Başkan, bana gelmemin maksadını sordu. Ben de ona, “Vatanıma döndüm, başka bir yere gitmeyeceğim, gidecek yerim de yoktur” dedim kesin bir şekilde. Başkan öfkelendi ve dedi ki, “Ben seni öyle bir yere yollarım ki bir haftadan sonra kendin bırakıp kaçarsın”.
Bizi yük arabasına yükleyip, Kerç arazisin içine doğru gittiler. Sürgünden önce adı Çille olan köyde yarı kurulu bir evin içini boşalttılar. Köyün muhtarı bize acıdı ve dedi ki “bu kadar çocuğu şöför maaşıyla bakamazsın”. Traktor ayarladım, günde 2-3 kere iş becerdim. Bizim milletimizin nelere kadir olduğunu göstermeye çalıştım. Adımı “Tank Abdurrahman” koyular. Bölge İcra Komitesinin başkanı köye geldiğinde işçileri topladı ve beni ibret olarak gösterdi. Bana ise, “Senin gibi daha 10 adamı işe almaya hazırım” dedi. Ben her yere haber verdim ve bir çok yurtdaşımızın kayıt edilmesine, işe girmesine yardımcı oldum.
“Kendin kaçarsın” diyerek gönderdikleri Çille köyünde 32
yıl yaşadım. Sonra doğduğum Kutlak köyüme döndüm.
(Maştah lakaplı Abdurrahman Asanov, 14 Ocak 2020 günü vefat etti. Allah rahmet eylesin)
Bütün sürgün hikayelerine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.