SON DAKİKA
Hava Durumu

#Azerbaycan Halk Cumhuriyeti

QHA - Kırım Haber Ajansı - Azerbaycan Halk Cumhuriyeti haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Azerbaycan Millî Marşı'nın bestecisi Üzeyir Hacıbeyli'nin vefatının 76. yılı Haber

Azerbaycan Millî Marşı'nın bestecisi Üzeyir Hacıbeyli'nin vefatının 76. yılı

Azerbaycan Millî Marşı'nın bestecisi Üzeyir Hacıbeyli, Azerbaycan toprağı olan Karabağ bölgesindeki Şuşa şehrinin Ağcabedi kasabasında doğdu. Karabağ’ın yerlilerinden Ebdül Hüseyni ailesinde dünyaya gelen Üzeyir Hacıbeyli köklü Türk aileleri arasında yetişmiş; musiki zekâsı da yetiştiği bu verimli ortamda filizlenmeye başlamıştı. Üzeyir Hacıbeyli, ilk eğitimini 1896’da medresede, 1897 ve 1899 yıllarında ise Nikolayevsk Rus Tatar Okulunda aldı. Henüz on üç yaşında iken Abdurrahim Bey Hakverdiyev’in yönetmenliğinde icra edilen “Leyla’nın Kabri Başında Mecnun” adlı sahnenin korosunda yer Üzeyir Hacıbeyli, eğitimine Gori Öğretmen Okulunun Tatar Şubesinde devam etmiştir. TÜRK VE İSLAM DÜNYASININ İLK OPERA BESTECİSİ 1903 yılında Tiflis’te çıkan Şark-ı Rus gazetesinde Dellek adlı felyetonuyla yazarlık faaliyetine başlayan Üzeyir Hacıbeyli, hayatı boyunca kalemi elinde bırakmadı. 1904’te Hadrut köy okulunda öğretmen iken Kaspi gazetesinin yerel muhabiri görevinde bulunmuş, Cebrayıl ve Şuşa kazalarından Rusça haberleri gazetede yayımladı. Ermeni-Müslüman ihtilafının ardından 20 Ağustos 1905 günü akşam saat 07.00'de trenle Bakü'ye gelen Üzeyir Hacıbeyli ve 7 Eylül 1905 tarihli Hayat gazetesinde "20, 21 ve 23 Ağustos Bakü Anlaşması"nı yazdı. Yayım hayatına Kaspi, Takamul, İrşad, Taraki, İkbal, Yeni İkbal, Azerbaycan, Fyuuzat, Molla Nasreddin adlı gazetelerdeki ve dergilerdeki yazıları ile devam eden Üzeyir Hacıbeyli Azerbaycan Türklerinin kendi haklarını ve milliyet anlayışlarının korunmasının ancak ilim ve eğitimden geçtiğine inandı ve vatanının, milletinin, millî medeniyetin gelişmesi için mücadele etti. Adını Fuzûlî’nin aynı adla eserinden alın ve Türk dünyasının ilk opera eseri olma niteliğine sahip olan Leyla ile Mecnun, 12 Ocak 1908 yılında Üzeyir Hacıbeyli tarafından sahnelendi.  Leyla ve Mecnun adlı opera eserinin başarısı sonrasında millî dilinde opera yazmaya devam eden Üzeyir Hacıbeyli, 1913 yılında geniş kitlelere ulaşan Arşın Mal Alan adlı opera eserini yazdı. “KENDİ VATANIMIZIN ÖZ EVLADIYIZ” 1918’de kurulan bağımsız Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra cumhuriyetin resmî yayın organı Azerbaycan gazetesinde çalışan Üzeyir Bey yazarlık mesleği boyunca ise millî ilkelere sadık kalarak halkın yanında yer aldı. Periyodik basına önem veren Hacıbeyli, gazeteyi bilgi kaynağı, enformasyon taşıyıcısı, birey ve toplum arasında iletişim aracı, ideolojik mücadelede etkin bir silah olarak değerlendirdi, halka karşı bir tehdit söz konusu olduğunda basının derhâl harekete geçmesi gerektiğini vurguladı. “Biz artık yabancı bir vatanın üvey evladı değiliz. Kendi vatanımızın öz evladıyız. Vatan da bizimdir, hükûmet de bizimdir, cemaat da bizimdir” diyen Üzeyir Hacıbeyli, 1919 yılında sözlerini Ahmet Cevat’ın yazdığı Azerbaycan Halk Cumhuriyeti millî marşını besteledi. Ancak millî marş demokratik cumhuriyetin çöküşünden dolayı kullanılamadı, 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığını kabul ettikten sonra 1992 yılında kabul edilip kullanılmaya başlandı. Üzeyir Hacıbeyli ayrıca, vatanseverlik duygularının yükselişi, savaş azminin arttırılması, işgalci güçlere karşı mücadele ruhunun yükselişi amacıyla birkaç marş besteledi. Sözlerini Ahmed Cevad’ın yazdığı “Çırpınırdı Karadeniz” adlı şiiri besteleyen de Üzeyir Hacıbeyli oldu. Öte yandan Rusya’dan koparak bağımsızlık kazanan cumhuriyetlere karşı Rus Bolşevik rejiminin savaş açacağını öngören Üzeyir Hacıbeyli, bu konudaki uyarısını şu şekilde ifade etti: Bir gün olacaktır ki, Rusya’da monarşistler veya Bolşevikler hakim-i mutlak olmak ihtiyarını bir kerelik ele alıp, ardından Rusya’dan ayrılan 'isyancılar' üzerine çökerek onları tekrar itaate mecbur etmekle uğraşacaklar. O halde biz, iki emirden birini kabule mecbur olacağız: Ya boyun eğip itaat etmek veya hakkımızı kılıç gücüyle savunmaya kalkmak. Üzeyir Hacıbeyli, Azerbaycan millî hükûmetinin 28 Nisan 1920’de 11. Kızıl Ordu müdahalesi ile yıkılması sonrasında hayatının sonuna kadar sanat, bilim ve pedagojik faaliyetle ilgilendi ve birçok değerli esere imza attı. 23 Kasım 1948 tarihinde ise kalbindeki vatan aşkıyla hayata gözlerini yumdu.

Dünyaca ünlü Niagara Şelalesi'nde Azerbaycan bayrağı renkleri yansıtıldı Haber

Dünyaca ünlü Niagara Şelalesi'nde Azerbaycan bayrağı renkleri yansıtıldı

Her yıl 28 Mayıs'ta kutlanan "Azerbaycan Bağımsızlık Günü" bu sene de dünyanın dört bir yanında coşkulu bir şekilde kutlandı. ABD ile Kanada arasında bulunan 3 büyük şelalaye sahip Niagara Şelalesi'nde Azerbaycan bayrağı renkleri yansıtıldı.  NİAGARA ŞELALESİ'NDE AZERBAYCAN BAYRAĞININ RENKLERİ YANSITILDI Dün akşam 22.30'da (ABD saatiyle) ABD'nin Orta Batı Devletleri Azerbaycan Merkezi (ACMA) tarafından düzenlenen gösteride mavi, yeşil ve kırmızı renklere yer verildi. Şelaledeki gösteriye Azerbaycanlılar, şarkılar ve danslarla eşlik etti. ACMA üyeleri, gösteriyi büyük bir ilgiyle izleyen turistlere Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile ilgili bilgilendirme yaptı.  Daha önce 9 Kasım 2022'de Azerbaycan'ın Devlet Bayrak Günü'nde yine Niagara Şelalesi, Azerbaycan bayrağının renklerine bürünmüştü.  Niagara Şelalesi Azerbaycan Bayrağının renklerine büründühttps://t.co/C1prGUXoiE pic.twitter.com/Xy6eBNeZnd — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 9, 2022 AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞU  Azerbaycan Milli Şurası tarafından 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti) ilan edildi. Azerbaycan halkının unutulmaz lideri Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından Tiflis’te ilan edilen cumhuriyetin bu sene 105. yılı kaydediliyor. AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ NASIL KURULDU? Rus İmparatorluğu’nda yaşanan 1917’deki Şubat Devrimi’nden sonra Transkafkasya bölgesinde “Özel Transkafkasya Komitesi” kuruldu. 1917’de yaşanan Ekim Devrimi’nin ardından Bolşeviklerin iktidara gelişiyle, 11 Kasım 1917’de Tiflis’te Gürcüler, Ermeniler ve Türklerin temsilcilerinden oluşan Bolşevik karşıtı Transkafkasya Komiserliği yani Mavera-yi Kafkas Konfederasyonu kuruldu. Bakü’de de 2 Kasım 1917’de Bakü Sovyeti hükumeti kuruldu. Ocak 1918’de Transkafkasya Komiserliği Tiflis’te oluşturulan Transkafkasya Seymi’ni yasama organı olarak ilan ederek Şubat 1918’de Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti’ni kurdu. AZERBAYCAN MİLLİ ŞURASININ İLAN ETTİĞİ CUMHURİYET Kafkasya bölgesinde Türklerin aleyhine gelişen çeşitli ihtilaflar ve siyasi tartışmalar neticesinde, 28 Mayıs 1918 tarihinde Tiflis’de Azerbaycan Milli Şurası’nca Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Geçici şuranın başkanlığına Mehmet Emin Resulzade seçildi. 9 kişilik icra heyetinin başkanlığına da Feth Ali Han Hoyski getirildi, H. Agayev ve M.Seyidov, Hoyski’nin başkan yardımcıları oldu. 4 Haziran’da Osmanlı İmparatorluğu ile Azerbaycan Milli Şurası arasında Batum Antlaşması imzalandı. 12 Haziran tarihinde Bakü Sovyeti ordusu, Bakü’den Gence’ye harekete başlayınca Azerbaycan hükumeti Osmanlı Devleti’nden yardım isteğinde bulunarak 16 Haziran’da hükumeti Tiflis’ten Gence’ye taşıdı. 17 Haziran’da Feth Ali Han Hoyski başkanlığında ikinci hükumet kurularak 19 Haziran’da Azerbaycan’da savaş durumu ilan edildi. Hükumetin 27 Haziran 1918 tarihli kararı ile Azerbaycan Türkçesi, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin resmi devlet dili oldu. 1 Ağustos’ta da Azerbaycan Savunma Bakanlığı kuruldu. Bolşevikler, Almanlar, İngilizler ve Ermeniler petrol bakımından zengin olan Bakü’nün Türklerin eline geçmesine karşı geldiler. Bakü’deki Menşevik ve Taşnaklardan oluşan Sentrokaspi hükumeti İran’da bulunan İngilizleri yardıma çağırınca burada Ermeni, İngiliz ve Ruslardan müteşekkil bir kuvvet oluşturulmuştu. Bakü Muharebesi’nin ardından Nuri Paşa’nın (Killigil) komuta ettiği Kafkas İslam Ordusu 15 Eylül 1918’de Bakü şehrini almayı başardı. Hükumetin 17 Eylül’de Gence’den Bakü’ye taşınması ile Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Bakü şehri oldu. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması üzerine Osmanlı birlikleri Bakü ve Azerbaycan’ı tamamen terk edince Rus ve Ermeni askerleri Bakü’ye girdi. AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ’NİN SON KABİNESİ 9 Kasım 1918’de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti hükumeti tarafından üç renk üzerine ay ve sekiz köşeli yıldızdan oluşan Azerbaycan bayrağı kabul edildi. Bu renklerin üstte Türklüğü temsil eden mavi, ortada çağdaşlaşmayı temsil eden kırmızı ve altta İslamı temsil eden yeşilden oluştuğu ifade edildi. Kasım 1918’de Aras Cumhuriyeti kuruldu. 7 Aralık’ta Azerbaycan Meclisi açılarak Ali Merdan Topçubaşı, Azerbaycan Meclisi’nin ilk başkanı seçildi. 26 Aralık’ta Feth Ali Han başkanlığında üçüncü kabine kuruldu. Şubat 1919’da İngilizler Bakü’yü terketti. 14 Nisan 1919’da Nesib Bey Yusufbeyli’nin ilk ve Aralık 1919’da ise ikinci kabinesi kuruldu. Bu beşinci kabine, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin son hükumeti oldu. 12 Ocak 1920 tarihinde Rusya dışında dünyanın 23 devleti Azerbaycan Cumhuriyeti’nin varlığını resmen tanıdı. RUSLARIN AZERBAYCAN’I İŞGALİ Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevikler, Çarlık Rusyası'nın müstemlekelerine tekrar sahip olmak istediler. Azerbaycan’da 28 Mayıs 1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti de Bolşevik Rusya'nın gözünde bir tehditti. Bu yüzden Azerbaycan’ın içinde Bolşevikler eliyle sürekli karışıklık çıkartılması isteniyordu. Sovyetler, Azerbaycan’ı işgal ederken daha sonra birçok ülkenin işgalinde kullandıkları taktiği kullandı. Yerel devrim komitesi gerçek ya da suni bir şekilde işçi ayaklanmaları başlattı ve Kızıl Ordu’dan yardım istedi. Aynı yöntem daha sonra, Sovyetlerin Macaristan (1956) ve Çekoslovakya (1968) işgalleri sırasında da kullanıldı. 28 Nisan 1920 günü Bakü Devrim Komitesi, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti hükumetinden yardım istedi. Fakat ondan bir gün önce, 26.,28.ve 32. Piyade bölükleri ile 2. Süvari taburunu içeren 11. Kızıl Ordu (30,000 askerden fazla) zaten Azerbaycan topraklarını işgal etmişti. 27 Nisan 1920’ye gelindiğinde Azerbaycan Milli Hükumeti işgal yolu ile devrildi. Bolşevikler hakimiyeti ele geçirdiler ve Neriman Nerimanov başkanlığında Azerbaycan SSR Halk Komiserleri Sovyeti kuruldu. Bakü’deki diğer devletlerin diplomatik temsilcileri hapsedildi. Cumhuriyet devrinde elde edilen hakların hepsi iptal edildi. Mehmet Emin Resulzade gibi milli önderler ya tutuklandılar ya da Azerbaycan dışına göç etmek zorunda kaldılar.

Doç. Dr. Esma Özdaşlı: Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, diğer Türk devletleri için örnek olmuştur Haber

Doç. Dr. Esma Özdaşlı: Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, diğer Türk devletleri için örnek olmuştur

Azerbaycan Milli Şurası tarafından 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Azerbaycan halkının unutulmaz lideri Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından Tiflis’te ilan edilen cumhuriyetin bu sene 105. yılı kaydediliyor. 105. kuruluş yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin önemini, Doç. Dr. Esma Özdaşlı Kırım Haber Ajansına değerlendirdi. AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞ SÜRECİ Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin (AHC) kuruluş süreci açısından Rusya’nın 1905 yılında Japonya ile yapılan savaşı kaybetmesinden sonra yaşanan ihtilal ve neticesinde meşruti yönetime geçilmesi önemli bir dönemeçtir. İhtilal sonrası Çarlık coğrafyasında baskı altında yaşayan tüm halkların yaşadığı görece özgürlük ortamında Azerbaycan’da milli dil ve kimlik gibi fikirler aydınlar tarafından daha rahatlıkla dile getirilmeye başlanmış, milli bağımsızlık hareketinin öncüsü olarak örgütlenmeler açık ve gizli olarak faaliyetlerine hız vermişlerdir. Özellikle 1905 yılında açılan Rusya Parlamentosu’nda Azerbaycanlı vekillerin de görev yapması, gelecekte kurulacak demokratik devlet için bir ön hazırlık olmuştur. AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞ İLKELERİ 28 Mayıs 1918’de bağımsızlığını ilan eden AHC, Hüseyin Baykara’nın ifadesi ile tam manasıyla bir hukuk devleti idi ve 23 ay gibi kısa bir süre varlık gösterse de kadın haklarından çocuk ve işçi haklarına kadar birçok alanda attığı adımlarla çağdaşı birçok ülkenin ilerisinde bir demokrasi örneği olmuştur. Resulzade, AHC’nin esas olarak üç temel ilke üzerine kurulduğunu vurgulamıştır: ulusal egemenlik, özgürlük ve eşitlik. Bu haliyle Türk-İslam tarihi açısından önemli bir prototip olan AHC, örneğin birçok Batılı ülkeden daha önce kadınlara seçme seçilme hakkı vererek çağını aşan demokratik ve eşitlikçi anlayışını siyasi ve sosyal hayatı tamamına yaymaya çalıştığını ispat etmiştir. Kanunla güvence altına alınmış bu girişimler açıkça göstermiştir ki, şayet AHC kuruluşundan yalnızca iki yıl sonra Kızıl Ordu’nun işgaline uğrayıp yıkılmamış olsaydı, hukukun üstünlüğüne, güçler ayrılığına ve siyasal katılımı toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde genişleten bu anlayış, devletin her alanına sirayet edecekti. AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN ÖNEMLİ BİR MODEL OLMUŞTUR AHC, milli devlet anlayışı ve demokratik devlet yapısı ile sadece Güney Kafkasya açısından değil tüm Türk ve İslam tarihi açısından önemli bir örnek ve model olmuştur. Nitekim Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mehmet Emin Resulzade AHC’nin milli devlet kültürü temeli ve milli demokratik Türk devletçiliği esasları üzerine kurulduğunu söylerken, Azerbaycan Milli Marşı’nın da bestecisi olan Şuşalı büyük sanatçı Üzeyir Hacıbeyli devletin “sağlıklı bir millet düşüncesi, Türklük ideali üzerine kurulduğunu” ifade etmiştir. 28 Mayıs 1918’de ilan edilen altı maddelik İstiklal Beyannamesi’nde tüm vatandaşlara milliyet, din, mezhep, sınıf ve cinsi farkı gözetmeden vatandaşlık ve siyasi hakların temin edileceği belirtilirken, 19 Kasım 1918’de kabul edilen seçim kanununda azınlıkta kalan vatandaşlara da seçilme hakkı tanınacağı edilmiş ve 120 kişilik meclisin; 80’i Türk/Müslüman, 21’i Ermeni, 10’u Rus, 1’i Alman ve kalan 6 parlamenterin de farklı teşkilatlarca belirlenmesi öngörülmüştür.  AHC; milli devlet anlayışı, demokratik, laik, hukukun üstünlüğünü temel alan yapısı ve siyasal alanda eşit temsil ilkeleriyle özellikle kendisinden yalnızca beş yıl sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti için güzel bir örnek model olmuştur. Gerçekten AHC tarafından uygulanan veya en azından gündeme getirilen demokratik haklar, sadece Türkiye Cumhuriyeti için değil, tüm Türk ve İslam Dünyası için büyük önem taşımaktadır. AHC, Batılı bazı aydınların iddiasının aksine demokrasinin çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede kolaylıkla uygulanabileceğini, hatta gelişmiş bazı Batılı ülkelerden dahi ileri düzeyde ve daha erken tarihlerde rejime uygun adımların atılabileceğini ispat etmiştir. Bu manada kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi oldukça mühimdir. 20 yaşına ulaşmış herkesin oy kullanmasını düzenleyen seçim kanunu, eşitlik ilkesi ile genel ve gizli seçim usulünü düzenlemişti. Dolayısıyla cinsiyet fark etmeksizin oy kullanma hakkı getirilmiştir. Azerbaycan’da kadınlar seçme-seçilme hakkını elde ettiklerinde, birçok Batılı ülkedeki hemcinsleri bu haktan mahrumdu ve bu hakkı elde etmeleri İkinci Dünya Savaşı’nın sonunu bulacaktı. Azerbaycanlı kadınlar; Fransa’daki kadınlardan 26, İtalya’daki kadınlardan 27, Belçika’daki kadınlardan 30, İsviçre’deki kadınlardan (ülke genelinde) 53 yıl, Portekiz’deki kadınlardan ise 57 yıl önce siyasal haklarına kavuşmuşlardır. Türkiye ise Azerbaycan’dan 16 yıl sonra 5 Aralık 1934’te kadınlara seçme-seçilme hakkını vermiştir. Bu açıdan Azerbaycan, Türkiye için güzel bir örnek teşkil etmektedir. Bununla birlikte AHC’den neredeyse 100 yıl sonra örneğin Katar’da 1999, Suudi Arabistan’da ise 2015 yılında kadınlara siyasal hakların ancak bazı şartlarla verildiği düşünüldüğünde, AHC’nin çağını aşan bir anlayışla demokratik temsil ve eşitlik ilkeleri en üst düzeyde nasıl inşa etmeye çalıştığı görülür. AZERBAYCAN CUMHURİYETİ’NİN YENİDEN İLANI Azerbaycan 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını yeniden ilan etmiş ve aynı gün “Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Bağımsızlığı Hakkında Anayasa Akti” kabul edilmiştir. Söz konusu belgede, Azerbaycan topraklarının Çarlık Rusya tarafından hukuksuz olarak işgal edildiği, Sovyetler Birliği’nin savaş ilan etmeden yine uluslararası hukuku ağır bir şekilde ihlal ederek bağımsız AHC’yi işgal ettiği, 70 yıl boyunca Azerbaycan’a karşı sömürge politikası izlendiği ve doğal kaynaklarının acımasızca sömürüldüğünün açıkça dile getirilmesi, dolayısıyla AHC’nin mirasçısı olunduğunun vurgulanması oldukça mühimdir.  Bu vurgu ile Azerbaycan’da köklü devlet geleneğinin varlığına işaret edilmiştir. Bu bakımdan 18 Ekim 1991 Azerbaycan’ın bağımsızlığını yeniden ilan ettiği tarihtir. Bu tarihi gerçeğe uygun olarak 2021 yılında yapılan değişikle 28 Mayıs “Bağımsızlık Günü/Müstəqillik Günü”, 18 Ekim ise “Müstəqilliyin Bərpası Günü” yani yeniden ilan edildiği gün olarak remen kutlanmaya başlanmıştır. AHC’nin mirasının, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini ve hedeflerini şekillendirmiştir. AHC ayrıca, kendisinden beş yıl sonra kurulan Türkiye ve diğer Türk devletleri içinde örnek bir model olmuştur. AHC’nin; demokratik, laik, hukukun üstünlüğüne, güçler ayrılığına ve siyasal katılımı toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde genişleten anlayışı; kadın, işçi ve çocuk haklarına verdiği ehemmiyet Türkiye’de de aynı hassasiyetle uygulanmaya çalışılmıştır. Bugün #Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 105. yıl dönümü. 28 Mayıs Azerbaycan Bağımsızlık Günü kutlu olsun! ???? https://t.co/SldfOBoVee pic.twitter.com/6vLAlW03Wl — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) May 28, 2023

Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya: Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, milli ve demokratik bir cumhuriyet olarak ilan edilmiştir Haber

Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya: Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, milli ve demokratik bir cumhuriyet olarak ilan edilmiştir

Azerbaycan Milli Şurası tarafından 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti) ilan edildi. Azerbaycan halkının unutulmaz lideri Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından Tiflis’te ilan edilen cumhuriyetin bu sene 105. yılı kaydediliyor. 105. kuruluş yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin önemini, Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.  Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamasını, Azerbaycan ve umum Türk dünyası için önemini anlattı. Prof. Dr. Sarıkaya, "Unutulmamalıdır ki Resulzade, hepimiz için anlam ifade eden bir sloganla istiklâle işaret etmişti. Bu slogan onun meşhur “Bir kere kalkan bayrak bir daha inmez!” sözüdür. İşte 1991’de yaşanan, aslında onun bu öngörüsünün bir şekilde haklı çıkışıdır" dedi. "AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSU BÜYÜK MEFKÛRE İNSANI MEHMET EMİN RESULZADE’DİR" Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamasında Anadolu Türklerinin etkisi nedir? Öncelikle, Kırım Haber Ajansına tüm Türk dünyası bakımından çok önemli olan bu yıldönümünü hatırladığı için teşekkür ediyorum. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, her biri bir kaç ay süren 1913 yılında kurulan Batı Trakya Geçici Hükümeti ve Aralık 1917’de ilan edilen Kırım Halk Cumhuriyeti hariçte tutulacak olursa Türk dünyasındaki ilk bağımsız cumhuriyettir. Bu vesileyle Batı Trakyalı Hoca Salih Efendi ile Kırım Türkü Numan Çelebicihan’ı rahmetle anmak isterim. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, gerçekten milli ve demokratik bir cumhuriyet olarak ilan edilmiştir. Bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti o devletin bir devamı olduğundan, günümüzde 28 Mayıs tarihi, 1991’den beri resmî olarak “Müstakilliğin Berpası Günü” olarak kutlanmaktadır. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük mefkûre insanı Mehmet Emin Resulzade’dir. Onun mücadele arkadaşları olan Feteli Han Hoylu, Nesib Bey Yusufbeyli, Ali Merdan Topçubaşı, Memmed Hasan Hacınski, Hosrov Sultanov ve Samed Mehmandarov gibi nice kıymetli ve fedakar insan bu cumhuriyetin kurulması için büyük gayret göstermişlerdir. Bu kadroda yüksek seviyede vatan sevgisi, dünyayı okuma ve değerlendirme kabiliyeti ve idarecilik vasfı bulunmaktaydı. Bir diğer ortak özellikleri de Türklük bilincine sahip olmaları idi. Çarlık Rusyası'nın son 50 yılında yetişmiş insanlar olarak Rusya Müslümanları'nın aydınları içinde sayılırlardı. Kırım, Kazan ve Türkistan’daki mücadele isimleriyle temasları ve birliktelikleri vardı. AZERBAYCAN CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞUNDA İSMAİL BEY GASPIRALI'NIN ETKİSİ Tüm Türk dünyasında aydınlanmanın, eğitimin ve basının gelişimine öncülük eden İsmail Bey Gaspıralı’nın da tesiri vardı. Resulzade ve arkadaşlarından bir önceki kuşaktan sayabileceğimiz Hüseyinzade Ali Bey, Ahmed Ağaoğlu gibi isimler de İstanbul’da fikir ve siyaset sahasında olan Azerbaycanlı isimler olup sadece Azerbaycan’ın değil Türkiye’nin siyasi tarihine de tesir etmişlerdir. Dolayısıyla Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Anadolu’nun ve İstanbul’un bu yönüyle bir katkısı vardır. Ancak bundan daha önemlisi, bu cumhuriyetin ilanına imkân veren Kafkas İslam Ordusu'dur. Çünkü Kafkas İslam Ordusu olmasaydı, Daşnak Bolşevik ittifakı Azerbaycan’ın başkenti Bakü dahil heryerde katliam yapabilecek güce erişmiş ve alan hakimiyeti sağlamıştı. Osmanlı hükümetinin Mart 1918’de oluşturduğu ve başında Nuri Paşa’nın bulunduğu bu ordu, Göyçay, Salyan, Kürdemir muharebeleri ardından Bakü’yü 15 Eylül 1918 günü düşman işgalinden kurtarmıştı. Bu ordunun yaklaşık 20.000 olan personel sayısının 14.000 kadarı Anadolu Türklerinden, kalan kısmı ise Azerbaycanlılardan ve kısmen Dağıstanlılardan müteşekkildi. Ajansımızın okurları diyecekler ki “o halde nasıl oluyor da 28 Mayıs’ta yani Bakü düşman işgalindeyken Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilebiliyor?” hatırlatayım ki; bu Cumhuriyet, Tiflis’te ilan edilmiş ve Bakü kurtulana kadar Gence’den idare edilmiştir. Bu nedenle Anadolu Türklerinin o bağımsız cumhuriyetin ilanında kanıyla canıyla katkısı olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. "BİR AVUÇ AZERBAYCANLI MİLLÎ AYDININ, KUTSAL AMA BİR O KADAR DA ÇİLELİ BİR YOLU TERCİH ETMELERİ GERÇEKTEN TAKDİR GEREKTİRİR" Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu dönemde Türk dünyası için önemi neydi? O dönem, Birinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği, Çarlık Rusya’nın muhtelif bölgelerinde güç boşluklarının oluştuğu, Türk dünyasında birlik, bağımsızlık veya otonomi arayışlarının olduğu bir dönemdir. Ancak, her yerde aynı siyasi ve iktisadi potansiyel bulunmadığı gibi bu hareketler arasında işlevli bir birlik tesisinin de son derece zor olduğu bir dönemdir. Kafkasya, Kırım veya Buhara’da benzer gayelerle mücadele eden Müslüman Türk grupları ve aydınları mevcuttur. Türkiye ise büyük bir yol ayrımındadır. Mağlup ve perişan halde bir İmparatorluğun topraklarının nasıl işgal edileceği planlarının yapıldığı, Balkanlarda büyük insani dramın yaşandığı, Ortadoğu’da Sykes-Picot anlaşması gibi gizli parçalama senaryolarının tam hayata geçirileceği bir aşamaya denk gelir. Böylesine zor bir dönemde bir avuç Azerbaycanlı millî aydının, kutsal ama bir o kadar da çileli bir yolu tercih etmeleri gerçekten takdir gerektirir. Ayrıca bu insanların diğer Rusya Müslümanları ile yani Kazan, Kırım, Kuzey Kafkasya, Türkistan gibi bölgelerin ileri gelenleri ile geçmişe dayalı yakın bireysel ilişkileri vardı. Meselâ Resulzade’nin hükümetlerinde Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı görevleri yapmış olan Nesib Bey Yusufbeyli, İsmail Gaspıralı’nın kızı Şefika Hanım ile evlenmiştir. Resulzade ve Topçubaşı gibi isimler, Rusya Müslümanları Kongrelerine katılmış ve burada millî muhtariyet konusunda fikirler beyan edip önerilerde bulunmuş kişilerdi. Tüm bu faaliyetlerde Ural, Kafkasya, Kırım ve Türkistan temsilcileri ile istişareleri olmuştu. 1918’de Türk dünyasının umutsuz olduğu bir dönemde Azerbaycan’da ay yıldızlı bir bayrağın yükseltilmiş olması bu bakımdan son derece umut verici olmuştur. Türkçe'yi resmî dil olarak benimseyen, Müslüman bir topluma sahip olan ancak seküler bir anlayışla oluşturulan hükumet yapısı ve bunun bir cumhuriyet rejimi olduğunun ilanı mucizevi bir başarıdır. Muhakkak ki, bir önceki yüzyılda Azerbaycan ve Türk dünyasının başka bölgelerindeki ceditçiliğin bunda çok büyük payı vardır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan bağımsız Azerbaycan, milli bilincini nasıl korudu? Unutulmamalıdır ki Resulzade, hepimiz için anlam ifade eden bir sloganla istiklâle işaret etmişti. Bu slogan onun meşhur “Bir kere kalkan bayrak bir daha inmez!” sözüdür. İşte 1991’de yaşanan, aslında onun bu öngörüsünün bir şekilde haklı çıkışıdır. Azerbaycan 1991’de yeniden bağımsız olduğunda da oldukça bunalımlı bir siyasal durum vardı. Her şeyden önce 1980’lerin sonundan başlayarak körüklenen Karabağ’daki Ermeni ayrılıkçılığı dar bir terör faaliyetinden geniş çaplı bir işgal faaliyetine dönüşmekteydi. Moskova’nın bu ihtilaftaki tutumu Azerbaycan için ağır bir vaziyet yaratmaktaydı. Azerbaycan içindeki siyasi çalkalanma hem cephedeki vaziyete eşlik ediyor hem de bu ikisi birbirini besliyordu. Bununla birlikte, tüm yaşananlar Azerbaycan’da millî şuurun diri kalmasını da sağlamıştır. Meselâ 20 Ocak olayları sadece kanlı bir matem günü değil aynı zamanda bir şahlanış ve uyanış günü olarak zihinlerde yer etmiştir. Benzeri Hocalı için de geçerlidir. Azerbaycan’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Ebülfez Elçibey, sadece bir siyasetçi değildi. Akademik tarihçi idi ve yüksek bir Türkoloji bilgisine malikti. Azerbaycan bayrağının, devlet armasının, her seviyedeki ilk eğitim faaliyetlerinin hiçbiri tesadüfi değildi. Resulzade’ye ve onun mirasına sahip çıkmak, onu sürdürmek arzusu ile hareket edilmekteydi. Elçibey’in görevi bırakmasına neden olan gelişmeler, bunlardaki dış faktörler başka bir röportajın konusu olabilir. Ancak şunu belirtmeliyim ki, Resulzade ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1990’da tankların önüne çıkan genç ve yaşlılar için büyük ilham kaynağı olmuştur. 1990’lar biterken Azerbaycan Haydar Aliyev liderliğinde çalkalanıp durulmuş bir deniz gibiydi. Yapılan enerji antlaşmaları, savaş sırasında el sürülemeyen bazı altyapı işleri, üretim, ulaşım ve iletişim sahasındaki gelişmelerle yeni bir evreye girmekteydi. Milli mirasa sahip çıkma noktasında bir takım yersiz tartışmalara da şahit olundu ancak Azerbaycan 1918’den ve Resulzade’den vazgeçmemiştir. Eksikleriyle kusurlarıyla bunun o dönem şartları içinde muhteşem bir feraset ve cesaret örneği olduğunu bilmektedir. Bugün geleceğe özgüvenle bakabilen, düşmanını mağlup edebilen, üreten, ihraç eden, dünyanın ilgi odağı bir Azerbaycan varsa bunda Kafkas İslam Ordusu ve Nuri Paşa’dan Resulzade’ye, merhum Ebülfez Elçibey ve Haydar Aliyev’den Sayın İlham Aliyev’e kadar pek çok ismin eşsiz katkıları vardır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.