Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya: Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, milli ve demokratik bir cumhuriyet olarak ilan edilmiştir
Azerbaycan Milli Şurası tarafından 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (Azərbaycan Xalq Cümhuriyyəti) ilan edildi. Azerbaycan halkının unutulmaz lideri Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından Tiflis’te ilan edilen cumhuriyetin bu sene 105. yılı kaydediliyor. 105. kuruluş yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin önemini, Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.
Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamasını, Azerbaycan ve umum Türk dünyası için önemini anlattı. Prof. Dr. Sarıkaya, "Unutulmamalıdır ki Resulzade, hepimiz için anlam ifade eden bir sloganla istiklâle işaret etmişti. Bu slogan onun meşhur “Bir kere kalkan bayrak bir daha inmez!” sözüdür. İşte 1991’de yaşanan, aslında onun bu öngörüsünün bir şekilde haklı çıkışıdır" dedi.
"AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSU BÜYÜK MEFKÛRE İNSANI MEHMET EMİN RESULZADE’DİR"
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamasında Anadolu Türklerinin etkisi nedir?
Öncelikle, Kırım Haber Ajansına tüm Türk dünyası bakımından çok önemli olan bu yıldönümünü hatırladığı için teşekkür ediyorum. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, her biri bir kaç ay süren 1913 yılında kurulan Batı Trakya Geçici Hükümeti ve Aralık 1917’de ilan edilen Kırım Halk Cumhuriyeti hariçte tutulacak olursa Türk dünyasındaki ilk bağımsız cumhuriyettir. Bu vesileyle Batı Trakyalı Hoca Salih Efendi ile Kırım Türkü Numan Çelebicihan’ı rahmetle anmak isterim. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, gerçekten milli ve demokratik bir cumhuriyet olarak ilan edilmiştir. Bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti o devletin bir devamı olduğundan, günümüzde 28 Mayıs tarihi, 1991’den beri resmî olarak “Müstakilliğin Berpası Günü” olarak kutlanmaktadır. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük mefkûre insanı Mehmet Emin Resulzade’dir.
Onun mücadele arkadaşları olan Feteli Han Hoylu, Nesib Bey Yusufbeyli, Ali Merdan Topçubaşı, Memmed Hasan Hacınski, Hosrov Sultanov ve Samed Mehmandarov gibi nice kıymetli ve fedakar insan bu cumhuriyetin kurulması için büyük gayret göstermişlerdir. Bu kadroda yüksek seviyede vatan sevgisi, dünyayı okuma ve değerlendirme kabiliyeti ve idarecilik vasfı bulunmaktaydı. Bir diğer ortak özellikleri de Türklük bilincine sahip olmaları idi. Çarlık Rusyası'nın son 50 yılında yetişmiş insanlar olarak Rusya Müslümanları'nın aydınları içinde sayılırlardı. Kırım, Kazan ve Türkistan’daki mücadele isimleriyle temasları ve birliktelikleri vardı.
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞUNDA İSMAİL BEY GASPIRALI'NIN ETKİSİ
Tüm Türk dünyasında aydınlanmanın, eğitimin ve basının gelişimine öncülük eden İsmail Bey Gaspıralı’nın da tesiri vardı. Resulzade ve arkadaşlarından bir önceki kuşaktan sayabileceğimiz Hüseyinzade Ali Bey, Ahmed Ağaoğlu gibi isimler de İstanbul’da fikir ve siyaset sahasında olan Azerbaycanlı isimler olup sadece Azerbaycan’ın değil Türkiye’nin siyasi tarihine de tesir etmişlerdir. Dolayısıyla Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Anadolu’nun ve İstanbul’un bu yönüyle bir katkısı vardır. Ancak bundan daha önemlisi, bu cumhuriyetin ilanına imkân veren Kafkas İslam Ordusu'dur. Çünkü Kafkas İslam Ordusu olmasaydı, Daşnak Bolşevik ittifakı Azerbaycan’ın başkenti Bakü dahil heryerde katliam yapabilecek güce erişmiş ve alan hakimiyeti sağlamıştı. Osmanlı hükümetinin Mart 1918’de oluşturduğu ve başında Nuri Paşa’nın bulunduğu bu ordu, Göyçay, Salyan, Kürdemir muharebeleri ardından Bakü’yü 15 Eylül 1918 günü düşman işgalinden kurtarmıştı. Bu ordunun yaklaşık 20.000 olan personel sayısının 14.000 kadarı Anadolu Türklerinden, kalan kısmı ise Azerbaycanlılardan ve kısmen Dağıstanlılardan müteşekkildi. Ajansımızın okurları diyecekler ki “o halde nasıl oluyor da 28 Mayıs’ta yani Bakü düşman işgalindeyken Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilebiliyor?” hatırlatayım ki; bu Cumhuriyet, Tiflis’te ilan edilmiş ve Bakü kurtulana kadar Gence’den idare edilmiştir. Bu nedenle Anadolu Türklerinin o bağımsız cumhuriyetin ilanında kanıyla canıyla katkısı olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.
"BİR AVUÇ AZERBAYCANLI MİLLÎ AYDININ, KUTSAL AMA BİR O KADAR DA ÇİLELİ BİR YOLU TERCİH ETMELERİ GERÇEKTEN TAKDİR GEREKTİRİR"
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu dönemde Türk dünyası için önemi neydi?
O dönem, Birinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği, Çarlık Rusya’nın muhtelif bölgelerinde güç boşluklarının oluştuğu, Türk dünyasında birlik, bağımsızlık veya otonomi arayışlarının olduğu bir dönemdir. Ancak, her yerde aynı siyasi ve iktisadi potansiyel bulunmadığı gibi bu hareketler arasında işlevli bir birlik tesisinin de son derece zor olduğu bir dönemdir. Kafkasya, Kırım veya Buhara’da benzer gayelerle mücadele eden Müslüman Türk grupları ve aydınları mevcuttur.
Türkiye ise büyük bir yol ayrımındadır. Mağlup ve perişan halde bir İmparatorluğun topraklarının nasıl işgal edileceği planlarının yapıldığı, Balkanlarda büyük insani dramın yaşandığı, Ortadoğu’da Sykes-Picot anlaşması gibi gizli parçalama senaryolarının tam hayata geçirileceği bir aşamaya denk gelir. Böylesine zor bir dönemde bir avuç Azerbaycanlı millî aydının, kutsal ama bir o kadar da çileli bir yolu tercih etmeleri gerçekten takdir gerektirir. Ayrıca bu insanların diğer Rusya Müslümanları ile yani Kazan, Kırım, Kuzey Kafkasya, Türkistan gibi bölgelerin ileri gelenleri ile geçmişe dayalı yakın bireysel ilişkileri vardı. Meselâ Resulzade’nin hükümetlerinde Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı görevleri yapmış olan Nesib Bey Yusufbeyli, İsmail Gaspıralı’nın kızı Şefika Hanım ile evlenmiştir.
Resulzade ve Topçubaşı gibi isimler, Rusya Müslümanları Kongrelerine katılmış ve burada millî muhtariyet konusunda fikirler beyan edip önerilerde bulunmuş kişilerdi. Tüm bu faaliyetlerde Ural, Kafkasya, Kırım ve Türkistan temsilcileri ile istişareleri olmuştu. 1918’de Türk dünyasının umutsuz olduğu bir dönemde Azerbaycan’da ay yıldızlı bir bayrağın yükseltilmiş olması bu bakımdan son derece umut verici olmuştur. Türkçe'yi resmî dil olarak benimseyen, Müslüman bir topluma sahip olan ancak seküler bir anlayışla oluşturulan hükumet yapısı ve bunun bir cumhuriyet rejimi olduğunun ilanı mucizevi bir başarıdır. Muhakkak ki, bir önceki yüzyılda Azerbaycan ve Türk dünyasının başka bölgelerindeki ceditçiliğin bunda çok büyük payı vardır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan bağımsız Azerbaycan, milli bilincini nasıl korudu?
Unutulmamalıdır ki Resulzade, hepimiz için anlam ifade eden bir sloganla istiklâle işaret etmişti. Bu slogan onun meşhur “Bir kere kalkan bayrak bir daha inmez!” sözüdür. İşte 1991’de yaşanan, aslında onun bu öngörüsünün bir şekilde haklı çıkışıdır. Azerbaycan 1991’de yeniden bağımsız olduğunda da oldukça bunalımlı bir siyasal durum vardı. Her şeyden önce 1980’lerin sonundan başlayarak körüklenen Karabağ’daki Ermeni ayrılıkçılığı dar bir terör faaliyetinden geniş çaplı bir işgal faaliyetine dönüşmekteydi. Moskova’nın bu ihtilaftaki tutumu Azerbaycan için ağır bir vaziyet yaratmaktaydı. Azerbaycan içindeki siyasi çalkalanma hem cephedeki vaziyete eşlik ediyor hem de bu ikisi birbirini besliyordu. Bununla birlikte, tüm yaşananlar Azerbaycan’da millî şuurun diri kalmasını da sağlamıştır. Meselâ 20 Ocak olayları sadece kanlı bir matem günü değil aynı zamanda bir şahlanış ve uyanış günü olarak zihinlerde yer etmiştir. Benzeri Hocalı için de geçerlidir.
Azerbaycan’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Ebülfez Elçibey, sadece bir siyasetçi değildi. Akademik tarihçi idi ve yüksek bir Türkoloji bilgisine malikti. Azerbaycan bayrağının, devlet armasının, her seviyedeki ilk eğitim faaliyetlerinin hiçbiri tesadüfi değildi. Resulzade’ye ve onun mirasına sahip çıkmak, onu sürdürmek arzusu ile hareket edilmekteydi. Elçibey’in görevi bırakmasına neden olan gelişmeler, bunlardaki dış faktörler başka bir röportajın konusu olabilir. Ancak şunu belirtmeliyim ki, Resulzade ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1990’da tankların önüne çıkan genç ve yaşlılar için büyük ilham kaynağı olmuştur. 1990’lar biterken Azerbaycan Haydar Aliyev liderliğinde çalkalanıp durulmuş bir deniz gibiydi. Yapılan enerji antlaşmaları, savaş sırasında el sürülemeyen bazı altyapı işleri, üretim, ulaşım ve iletişim sahasındaki gelişmelerle yeni bir evreye girmekteydi. Milli mirasa sahip çıkma noktasında bir takım yersiz tartışmalara da şahit olundu ancak Azerbaycan 1918’den ve Resulzade’den vazgeçmemiştir. Eksikleriyle kusurlarıyla bunun o dönem şartları içinde muhteşem bir feraset ve cesaret örneği olduğunu bilmektedir. Bugün geleceğe özgüvenle bakabilen, düşmanını mağlup edebilen, üreten, ihraç eden, dünyanın ilgi odağı bir Azerbaycan varsa bunda Kafkas İslam Ordusu ve Nuri Paşa’dan Resulzade’ye, merhum Ebülfez Elçibey ve Haydar Aliyev’den Sayın İlham Aliyev’e kadar pek çok ismin eşsiz katkıları vardır.